- Müzikli dakikalarımızı konuşmadan geçirmek güzeldi evde de devam ettik. Zaten çok konuşmazdık ama artık daha programlı şekilde önceden kaç şarkı dans edeceğimizi düşünüyorum ve dışarıdan müdahalelerle bölünmemeye çalışıyorum.
- Evde genelde kucağımda oradan oraya dans ediyoruk, Derin'de yere bırakıyorum çokça, evin içinde dolaşmaya başladık artık.
- Sessizlik için uyguladığı yöntem bence çok iyiydi. Önce gürültü yapıp sonra sessizlik zamanı demek. Bir kenara yazdım gerekirse uygulayacağım.
- Müzik kızıma çok iyi geliyor, müzik herkese iyi gelir aslında ama yararını anlatan tüm yapıan deneysel çalışmalar bir yana, müzikle mutlu oluyoruz. Onu mutlu görmek içimi ısıtıyor.
"Music Together" ile ilk tanışmamız
Atdağı Lokantasında Tavuk




13 Aylık Olduk

Deniz nerede, Ihh

İlk Adımlar
Bugünkü gelişiminde sonra artık bir ortopedik ayakkabı almanın zamanı geldi diye düşündüm. Şimdiye kadar ayaklarının gelişimine mani olmamak için almamıştım ayakkabı hep yumuşak patiklerle yürüdü. Hala da çok emin değilim çünkü her konuda oldugu gibi bu konuda da ikiye ayrılıyor doktorlar. Bir kısım hiç ayakkabı taraftarı değil en iyisi çıplak ayaktır diyor. Yürümesi tam oturana kadar hatta daha sonrasında bile, diğer kesim ise ayakkabısız kesinlikle yürümemeli diyor. Ben ise her durumda yapmaya çalıştıgım gibi bu durumda da içgüdülerime güvenerek, etraftan gelen tüm"niye Sedef ayakkabı almıyor?" sorularına rağmen, bu güne kadar, yumuşak patik, çorap ve nihayet çıplak ayakla yürüttüm kızımı. Ama artık birey olmaya doğru bir adım daha attı bugün. Iraz'ın temennisinde olduğu gibi bağımsız olmaya ilk adımı. Heyecanlıyım...
Gelelim ayakkabısına...Ayakkabı alınırken nelere dikkat edilmeli. Ayağına tam olmalı en önemlisi. Kendi söyleyemeyeceği için de annelerimizin hep yaptıgı, başparmağı ayakkabı ucuna bastırma yöntemi burada işe yarıyor. Yaklaşık bir santim içeride olmalı başparmağı. Yanlarını da kontrol etmek gerek, ne çok gevşek ne de çok sıkı olmalı. Son olarak da topuğuna doğru küçük parmağınız ayakkabı ile ayak arasına girebilmeli.
Samsun'dayız, anneanemiz, dedemiz, dayımız ve büyükannemiz ile birlikte. Tatildeyiz. Hemen anneanne ve dede yazlık evden şehre gittik. Benim bebeklik ayakkabılarımın alındığı "Mıstık" kunduraya gittik. Gerçekten güzeldi ayakkabılar ama kızım her denemede ayagını oyle bir kıvırıyordu ki, ayakkabının içine tam yerleşemedi o minik ayaklar. Sandalete geçtik biz de, o da benim içime sinmedi, bu arada dene çıkart, Derin biraz alıştı olaya. Tekrar ayakkabı denedik bu sefer, oldu, evet oldu kızıma ayakkabılar.

İlk doğum günümüz!!!





Son olarak da süslemeler kaldı. Bahçemiz o kadar renkli ki, yemyeşil çimen ve çiçekler

Eveeet büyük gün geldi. Bahçemiz hazır, pastamız ve diğer yiyecekler hazır, Derin ve ben de hazırız. Anneanne ve dayımız Samsun'dan bugün için geldiler. Misafirlerimiz de geldi. Güzel bir kalabalık, ama kalabalık ve bu bahçe Derin doğduğundan beri sadece bir kaç kişi ile paylaştığı bir bahçe idi onun için. Nereden çıktı bu insanlar dercesine husursuz oldu. Tabii bir de herkes onunla ilgilenip bir seyler soylemeye başlayınca. Tanımadığı bu kadar kişi kızımı biraz tedirgin etti ve neredeyse tüm parti boyunca yapışık gezdik. Sempati gösterdikleri ise oyun grubu arkadaşları ve kısmen diğer çocuklar oldu. Pasta kesim anına kadar çok keyifli değildi. Mum üfleme seremonisinden de pek bir şey anlamadı. Taaki pastanın başına oturana kadar… Pastası inanılmaz ilgisini çekti. Önce paletlerin üzerine konmuş renkli boyaları tek tek aldı. Onunla da yetinmedi bu sefer boya tüplerini pastanın üzerinden söktü. En sonunda da kendini temsil eden küçük kız maketinin kafasını kopardı. Diğer çocuklar da eteğini söktüler, çiçekleri kopardılar, vs. Pastanın en son hali bayağı çıplaktı ama değdi. Kızım en eğlendiği andı çünkü!

Bozma dönemi bitti, yaşasın yapma dönemiiii!!!
İkinci kez buluşmayı başardık

Anneler günün kutlu olsun anneciğimmmm
Oyun Grubumuza Nihayet Başladık!!!

Oyun Hamuru Tarifi
Oyun Hamuru Tarifi:
4 çorba kaşığı un
2 çorba kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı yağ
2 çorba kaşığı su
Eğer renkli olmasını istiyorsanız boyayı suya karıştırmanız gerekiyor. Diğer türlü düzgün bir renk dağılımı olmaz diye bir uyarı var bulduğum sitede.
Hamur yapıldı vee kızımdan beklenen tepki geldi, direkt ağıza götürme. Çok normal 0-1 yaş oral dönem herşeyi ağıza götürerek tanıyor birazdan geçer dedim, geçmedi:) Hamur parçalarını yemeye kalktı(aç mı bırakıyoruz biz seni canım kızım:) Buzdolabı poşetine konuldu hamur sonrasında. Onu ne yaptı dersiniz? Dişi ile poşeti ısırıp parçalamış, bir baktım parçalar yine ağzında:) Oynaması için daha erken biliyordum ama mıncıklaması için de erkenmiş. Bir süre sonra tekrar denemek üzere rafa kaldırıldı aktivitemiz. Sedef, yavaş yavaş, acele etmeeee!!!
Samsun, ikinci dönüm noktası, ilk uçak yolculuğu...

İlk uçak yolculuğumuz... Maalesef direkt uçuş olmadığı için gidişte Ankara üzerinden dönüşte de İstanbul üzerinden geldik. Gidiş iyiydi Hem aradaki bekleme yok denecek kadar azdı hem de süre 45'er dakikaydı. Biz de hazırlıklıydık. Uçak yolculuklarında en kritik zaman iniş ve kalkışlar. Bebek ve çocuklar basıncı kendileri eşitleyemediğinde, bu konuda tedarikli olmak gerekiyor. Yutkunmasını sağlayacak herhangi bir sey olabilir. Emmek, mama, su içmek, çocuklar için sakız çiğnemek bunlardan bazıları. Bir diğer konu da sıkılmalara karşı ilgisini çekebilecek oyunlar, oyuncaklar. Ben de gitmeden önce Derin'e yeni bir oyuncak aldım. İlk kez uçakta görürse daha uzun odaklanabilir düşüncesiyle... Sıcak suları hazırladım. İki biberona doldurdum, onları da ısıyı tutan biberon çantamıza yerleştirdim. ki seferlik mamayı da kilitli poşetleri koyup yanıma aldım. Uçak hareketlendiğinde mamayı hazırlayıp içirmeye başladım. Kalkış ve inişler sorunsuz geeçti Zaten Ankara-Samsun arasında uyuduğundan o kısımda müdahaleye de gerek kalmadı. Ağzında emzik vardı, zannedersem o da aynı etkiyi yarattı. Kızım ikinci uçakta biraz sıkılsa da bir bebekle olabilecek iyi seyahatlerden birini yaptık. Bu arada, aldığım oyuncaklardan çok, uçaktaki acil durumda yapılması gerekenler kartlarına daha çok ilgi gösterdi:) Her sey kesfedilmeyi bekliyor onun için, benim hatam. Dönüş biraz daha zorluydu, biberonları lamadı, emmek istemedi, emzik almadı, hostes burnuna serum fizyolojik damlatmamızı ve sıkıca bir şişeyi boşaltmamızı önerdi, aynı etkiyi yaratacağını söyledi. Çaresizlikten onu bile denedik(bu işin doğrusunu bilen varsa lütfen bana anlatsın). Ama çaresiz, kızım kalkışta harap oldu sonra sakinleşti. İkinci uçakta da benzer bir durum oldu, inişte biraz su içti de daha iyi geçti ama toplamda sekiz saatte Samsun'dan Adana'ya gelebildik ve bir daha da arabayla gitmeye karar verdik.
Annemler çok mutlu oldular, biz çok mutlu olduk, kızım çok mutluydu(sancılı iniş kalkışlar hariç)...İşte bu geziden birkaç kare...

İleriye emeklemeye başladım!
Kahverengi Basamaklar ve Pembe Kuleler
Grupta, Montessori eğitiminde kullanılan pembe kuleleri ve kahverengi basamakları bir oyuncakçı ile anlaşıp yaptıralım kararı çıktı. Ben de dahil oldum isteyenler listesine. Gerçekten ciddi bir çalışma sonucunda tüm teknik detaylar ve kiminle yola devam edeceğimiz belirlendi. Emeği geçen bütün arkadaşlara buradan tekrar teşekkür ediyorum. Veeee iki kargo geldi işyerine geçen haftasonu. Ben de alıp bir heyecanla eve getirdim. Evet Derin bu materyaller içi hala çok küçük biliyorum ama yine de bir heyecan açtım kargoları kızımın yanında. İki açıdan çok tehlikeli idi. Hem çok ufak parçalar vardı (1X1 cm kare prizma mesela) Hem de çok ağır büyük parçalar. Derin i


Haftasonu Ürgüp'teydik!
Sevgili Nihan’ın organizasyonu ile iki aile bu haftasonu Ürgüp’e gittik. Kızımızla, (Samsun sayılmazsa çıktığımız ilk tatildi. Cuma öğleden sonra yola çıktık. Pozantıdan sonra yeni bir otoban açıldığından yol bir saat kadar kısalmış. Yaklaşık üç saatte otelimizdeydik. Yol çok kötü değildi. Sonuna doğru Derin oturmaktan sıkıldı biraz ama genelde performansı çok çok iyiydi. Hele de ilk 6 ay arabaya bindiği anda ağlayan bir Derin göz önüne alındığında, bu durum gerçekten çok sevindirici!
Akşam oteldeydik. Orada yemek yedik. Derin’in iki arkadaşı Ela ve Ayça da oradaydı. Tabi kızım henüz yürüyemediği için peşlerinden koşamadı fakat çok istediği her halinden belliydi. Onların orada olması ve Ayça’nın mama sandalyesine oturup güzelce yemeğini yemesi bizim küçük hanıma da güzel örnek oldu. Ama yine de yeme performansı çok çok iyi değildi. Özellikle kahvaltıda bir düşüş var. BU düşüş gezi ile alakalı değil. Yaklaşık 2 haftadır Derin bir şekilde kahvaltı yapmak istemiyor. Daha önce tek tek güzelce yediği peyniri, zeytini ve yumurtayı artı yemeyi reddediyor. Bulamaç haline getirme işini de ben sevmiyorum ama ne yapacağım bilmiyorum. Neyse bu ufak sorun paylaşımından sonra dönelim gezimize... Uyku düzenimiz tabii bozuldu. İster istemez anneler ve babalar sohbet etmek isteyince uyku zamanı biraz geçti. Tabii Ayça ve Ela da büyük ablaları olarak daha geç uyudukları için Derin de ister istemez biraz daha fazla uyanık kaldı. İtiraf edeyim ağlar duruma gelene kadar ortalardaydık.
İlk akşam Derin ben neredeyim endişesinden bir türlü uyuyamadı. Uyandığı zamanlarda da uykuya kolay geçemedi. Sabaha karşı da bizim yanımıza transfer oldu.
Cumartesi sabah karla uyandık. Derin düşündüğüm kadar tepki göstermedi bu duruma. Direkt oynayamamasının da etkisi vardır muhakkak. Adana’dan sonra hava ciddi soğuktu. Kızları güzelce giydirdik ve Avanos’a doğru yola çıktık. Orada artık bir klasik haline gelen, her gelmemizde seyrettiğimiz çömlekçilerden birine girdik. Bu seferki fark Fırat’ın olayı denemesiydi. Bence ilk denemeye göre de gayet başarılıydı. Kızım da dikkatle Fırat Amca’sını seyretti. Oradan çıktıktan sonra çok kısa bir Avanos turu attık. Biz pusetlerle önden beyler ve Ela arkadan...Oradan da Uçhisar’da bulunan Museum Hotel’e gidelim dedik. Yolda Ayça ve Derin uyuduğundan ve otelin bulunduğu yer de biraz tehlikeli görüldüğünden orada duramadık ama manzara muhteşemdi. Tepeden vadi ayaklarımızın altındaydı ve peri bacaları karla kaplıydı. Bir sonraki seferde o otelde kalsak mı dedik
ama çocuklar için, özellikle yeni yürümeyi öğrenmiş bebişler için ciddi tehlikeli. Gezerken karnımız acıktı. Ürgüp Şömine Restoranda testi kebabı yeme kararımızı uygulamaya geçirelim dedik ve Ürgüp’e geri döndük. Çok doğru bir seçimmiş gerçekten. Kebap çok lezzetliydi. Sabahtan testi içinde ağzını hamur ile kapatarak dört beş saat pişiriyolar kebabı, sonra da siparişe göre 20 dakika kadar ısıtıyorlar. Bu şekilde masamıza gelen testinin ağzını önümüzde kırdılar ve nefis kebabı tabaklarımıza paylaştırdılar. Biz de afiyetle yedik. Kızım yiyemedi, hala tuzlu yemkelr vermiyorum. Bir yaşına kadar da vermeyeceğim. Evde de o yüzden tüm yemekler sıfır tuzla pişiyor. Bize de faydası oluyor bu durumun üç beyazdan birinden bayağı kurtulduk bu sayede. Ama sonraki senelerde tekrar gelirsek muhakkak kızıma da tattıracağım. Yemekten sonraki durak yine bir klasik olan şarap tadımı idi. Önce markasız lokal bir dükkanan girdik. Dükkanın mistik bir dekorasyonu vardı. Her ne kadar şaraplarını o kadar beğenmediysem de ev sahibi ve kedisi çok candandı. Oradan sonra da Turasan’a gittik. Orada da bir tadım evresinden sonra şaraplar aldık. Şarap tadımından sonra çakırkeyf haline geldik. Anlayın artık ne kadar çok şarap tattığımızı... Sonra uyuyalım diye otelimize geri geldikJ Kızımda sütümden çakırkeyf olur sandım ama yanılmışım. Cingöz bir şekilde yatakta oturur pozisyonda yaklaşık iki saat dinlendik, oyunlar oynadık. Bize de uyku yalan oldu. Vee yine yemek vakti geldi, yine yemeğe indik. Kızım uyumadığı için yemek zamanı huysuzlandı, pusetinde biraz uyudu kendine geldi. Biz de Nihan’la biraz sohbet edelim biraz da babalar baksın bebişlere dedik, o da gereksiz bir beklentiydi. Beş dakikadan fazla konuşamadık. Derin
Hanım huysuzlanınca da yine odamızda bulduk kendimizi. Uykuya geçmemiz yine zaman aldı ve gece biraz daha fazla uyandık ama olsun sabah saate bir baktım 9:08 ve kızım hala uyuyor. Babası zaten uyuyor ama o şaşırtıcı değil. 10:00’da kahvaltı bitiyor ben kalktım toparlanmaya başladım, ses çıkartıyorum hala uyuyorlar, Ona on kala kızımı uyandırdım, hazırlandık ve kahvaltıya indik, sonra hatırlatıldık ki saatler ileriye alınmış. Ohh be dedim, babası gibi gece geç yatıp sabah geç kalkma durumuna geçmemiş neyseki Derin. Yaa bu kıyaslamayı yapmak istemiyorum, annesi gibi, babası gibi vs. Ama insan kendini tutamıyor herhalde. Kahvaltı her zamanki gibi hüsrandı. Zorlamayacağım yapmazsa yapmasın diyorum ama dilim diyor, aklım diyor, elim demiyor maalesef, yine biraz zorlamaya çalıştım ama tabii ki kızım ağzını kilitlemişti. Başarılı olamadım. Kahvatıdan sonra odamızda toplanma işlemini bitrdik ve lobiye indik, orada da birer kahve, çay içtik. Bir yandan da Ela ile Derin’in bez kitaplarından birini okuduk. Ela şu anda üç yaşından biraz daha fazla, doğal olarak tepkileri Derin’inkinden çok daha farklıydı. Her yaşın bir güzelliğinin olduğunun bir kez daha farkına vardım. Biz öyle eğlenceli okuyunca kitabı Ayça da yanımıza geldi, Derin de oturduğu yerden bizimle ilgilendi. Çok keyifli bir seans geirdik. Sonra da sıkı sıkı giydirdik bızdıkları ve babalar arabaları yerleştirirken biz de otelin önünde biraz vakit geçirdik. Sonra da yola koyulduk.Veee Adana 25 derece. Hoşgeldin Yaz!
- Her yer bembeyaz, huzur vericiydi
- Derin ilk kez kar gördü
- Kızlar etrafımızda çok neşelilerdi, tabii ki biz de çok neşeliydik
- Babamızla haftasonu dolu dolu vakit geçirmiş olduk
- Kahvaltı hariç her öğünde şarap içtik
- Kızımın da bir şarap bardağı oldu;)
- Yeterince fotoğraf çekemedik:(
- Ela ve Ayça'yı çok seviyoruz
- Teşekkürler Nihan!
Babamızın Doğumgünü*3 Mart*
Gelelim yaptığımız karta... Şablonu kalın bir kağıda bastıktan sonra, beyaz kağıda Derin'in el izini aldım. Sonra da babasıyla bir fotoğrafını scrapbook makasları ile kestim. Birkaç da dekoratif nesne yapıştırdım. Ve kartımız görüşlerinize hazırdır efendim.

Her işte olduğu gibi yine son dakika iki ayağım bir pabuca girmiş vaziyette yaptık bu kartı. İşten geldim apar topar, babası gelene kadar bitirdik kartımızı kızımla.
Serhan çok beğendi. Kartı başucumuza yerleştirdi...İyiki Doğdun Sevgilim!
İyiki Doğdun Egemen!
İlk Hastalığımız ve Sonrası
- Odasını sürekli havalandırmaya ve nevresimlerini değiştirmeye dikkat ettik.
- Yatak başını altına dergiler koyarak biraz kaldırdık, böylelikle sinuslerindeki doluluğu yer çekimine meydan okuyor dışarı akıtmaya çalıştık.
- Kış başından itibaren sabahları ıhlamur içiyordu kızımız. Anneannemizin tavsiyesi ile içine elma kabuğu koyarak kaynattık. Öksürüğe iyi geliyor.
- Başka bir öksürük önleyici de zencefil. En çok bunun faydasını gördük. Bir tatlı kaşıyı pekmeze bir tutam toz zencefil karıştırarak Derin Hanım'a verdik. (Önce kendim içtim bu arada Baktım bende işe yarıyor kızıma da verdim)
- Bolca portakal suyu içirdik, ekşiliği alsın diye tatlı limon ya da mandalina ile karıştırdık.
- Her gün banyo yaptırmaya devam ettik. Banyoya girmeden önce bir süre sıcak suyu açarak odanın buhar olmasıı-nı bekledik. Buhar ve banyo burnunun açılmasında çok etkili oldu.
- Yemesi çok kötüleşmedi allahtan, yine de vitaminli yemeklere devam...
- Anne sütüne de devam. Her ne kadar artık bir öğün olamasa da sütüm yine de bağışıklık sistemini güçlendirdiği için sık sık emzirmeye çalıştım.
Sonra annesi en son da babası iyileşti. Abbe ve babada yaklaşık üç ay öksürük devam ederken, Derin Hanım'da kısa sürede geçti:)) (Bir nazar boncuğu resmi koymak istedim buraya, batıl inançtan değil inanın, ne zaman iyi bir şey söyleseniz, ertesi gün tersi oluyor, bu annelik kanunlarından biri!!!Bazen içimden bile geçirmiyorum kotuleşmesin diye:)))
Kızımız hastalanmaya devam edecek, tüm çocuklar gibi. Umarım her seferinde bu sancılı süreci kısa sürede ve en az hasarla atlatabiliriz.
Ekşi ama çok seviyorum...

Ara ara yüzümü buruştursam da severek yedim. Teşekkürler anneciğim. Bu arada bir teşekkür de babama. Çok güzel yetiştirmişsin babacığım, sana da çoook teşekkürler!
Sevgililer Günümüz
Önce Derin ve ben günün anlam ve önemine uygun olarak giyindik. Derin'in ben hazırlanırken çektiğim bir fotoğrafını aşağıya koyuyorum. O da o sırada kitabını okuyordu. Hazırlandıktan sonra parmak boya almak için yola çıktık. Bizim hala yanlız yola çıkmamız problem olabiliyor. Derin neredeyse 8 aylık olmasına rağmen arabadan hala hiç hoşlanmıyor. Ve yolculuklarımız krizle sonuçlanabiliyor. Neyseki gideceğimiz mesafe kısa...İkinci kırtasiye denememizde parmak boyalarımıza kavustuk. Derin eve gelene kadar kucağından bırakmadı boyaları. Öyleki kasada scannerdan geçirmek üzere aynısından bir tane daha getirdiler, onu geçirdiler:) Akşam için küçük bir de pasta aldık çıkmışken. Bebek arabasıyla dolaşırken, bir kez daha, ülkemiz kaldırımları, mağaza, apartman girişlerini, hiç de bebekliler ve engellileri düşünürek yapmadıklarını geçirdim aklımdan. Hem kırtasiye hem de pastane giriş çıkışlarında yardım istedim...
Evet artık tüm gereçlerimiz hazır. Evde kalın bir kağıdımız vardı zaten. Bunun yanına kızım için parmak boyalar, benim için de pastel boyaları koyunca her şey tamamlandı. Bir de üstüne koymak üzere kısa bir kordela ve ybiraz da yapıştırıcı. Kızımın cici kıyafetini çıkarıp, büyük bir önlüğünü taktım. Yere oturttum, önüne de kağıdı yerleştirdim. Teker teker boya kutularını açıp kızımın parmaklarını daldırdım. İlk seferde çok fazla boya aldık. Tecrübesizlik:) Neyseki yanımızda ıslak havlumuz hazırdı. Kızım başta ne yaptığımız anlayamadı. Yanındaki yastıklar ve beyaz tulumunda güzel desenler yarattı fakat üçüncü yapıştan sonra elini tamamen açıp kağıda bakıyordu, hala ben elini alıp yerleştiriyordum ama olsun:) Ben çok eğlendim, umarım kızım da eğlenmiştir. Tüm boyalarla el ve parmak izi çıkarttıktan sonra ben de üzerinde mesajımızı yazdım. Ve kordelamızı yapıştırdık. Derin'in ara ara elini sildiğim havlu da rengarenk oldu... Derin bir havluya bir karta bakıp ne olduğunu anlamaya çalıştı. Akşam kıyafetimizi tekrar giydik ve üçümüz güzel bir yemek yedik. İlk sevgililer günü yemeğimiz...Sevgiyle kalın!
